5 Kasım 2011 Cumartesi
2 Kasım 2011 Çarşamba
Ayrılık âh...
Canları hasret oduna yandırır,
Ayrılık, âh ayrılık, vâh ayrılık!
Lezzetinden âlemin usandırır,
Ayrılık, âh ayrılık, vâh ayrılık!
Görmez eyler ağlamakdan gözleri,
Hem sarartır soldurur gül yüzleri
Karanu eyler nice gündüzleri
Ayrılık, âh ayrılık, vâh ayrılık!
Ayrılık olur safâ yolunda sed
Nâr-ı hecre yakma-gıl Yâ Rab meded
Tamu odundan eşeddir eşedd;
Ayrılık, âh ayrılık, vâh ayrılık!
Yandırıp pervâneyi sûzân eden
Bülbül-i şûrîdeyi nâlân eden
Dilleri ma'mûr iken vîrân eden
Ayrılık, âh ayrılık, vâh ayrılık!
Aziz Mahmud Hüdâyî
(Divan; 11)
1 Kasım 2011 Salı
30 Ekim 2011 Pazar
Gülşen-i Raz
Seçmeler*
101. Aklın güneşi yok ki, aydınlığında yürüyesin!..Onun için yürü, başka bir göz ara!.
106. Zahir ehlinin iki gözü de hastadır ki zahirden de ancak tezahür edeni görür.
125. Toprağın tertemiz âlemle ne alâkası var?..İdrâk; idrâk etmekten aciz olduğunu idrâktir!..
137. Yok'luk özü itibariyle saftır;gizli hazine, ondan zahir olur.
141. Eğer bu işin özüne iyice bakarsan,hem gören O, hem göz O, hem de görünen...
145. Eğer bir damlanın yüreğini yarsan,Ondan yüzlerce saf deniz dışarı akar!..
152. Gör ki, âlemde her şey birbiriyle yoğrulmuş!..Melek şeytanda, şeytan da Melekte gizlenmiş...
153. Ağaç ve tohum gibi, her şey beraber ve her şey birbirinden!..Kâfirden Mü'min, Mü'minden de kâfir!..
263. Zâlimlik ve cahillik, nûr'un zıddıdır;ancak Nûr'un zuhur etmesini de sağlarlar.
284. Ne güzel başlangıç ki, sonun aynısıdır!..Ve ne güzel bâtın ki, zahirin tıpkısıdır!..
299. Vehmi yazıda hüviyetin "He"si, görüş zamanı, iki göze dönüşür...
301. Varlık Cennet ve imkân Cehennem: Ben ve Sen arada berzâh gibiyiz...
*Mahmut Şebüsteri
Kaynak:(Orjinal Eser) Muhammed Ali Horasani 1287
Çeviren:Yahya Mustafaoğlu 1999-İstanbul
28 Ekim 2011 Cuma
Kara Sevda Dediler
Beste: Selahattin Pınar
Güfte: Vecdi Bingöl
Makam: Hüzzam
Usul: Aksak
Solist: Vedia Rıza
SÖZLER
Gözünün rengini sordum kara sevda dediler
Beni mecnun edenin ismine Leylâ dediler
Zülfüne bağlı kalan dillere şeyda dediler
Beni mecnun edenin ismine Leylâ dediler.
Beni mecnun edenin ismine Leylâ dediler
Zülfüne bağlı kalan dillere şeyda dediler
Beni mecnun edenin ismine Leylâ dediler.
Dök Zülfünü Meydana Gel
Dök Zülfünü Meydana Gel ediker18
Makam: Hisâr-Bûselik
Usul: Raks Aksağı
Bestekâr: Mustafa Çavuş
Güftekâr:
Dök zülfünü meydana gel sür atını ferzane gel
Al daireni meydane gel bülbül senin gülşen senin yar yar aman aman
Aşıkınam hayli zaman dil muntazır teşrifine gel aman aman
Verdin cevap ünvan ile yaktın sinem sûzan ile
Bülbül senin gülşen senin yar yar aman aman
Aşıkınam hayli zaman dil muntazır teşrifine gel aman aman
20 Ekim 2011 Perşembe
Dinle Sana Bir Nasihat Edeyim
Dinle sana bir nasihat edeyim
Hatırdan gönülden geçici olma
Yiğidin başına bir hal gelirse
Onu yad ellere açıcı olma
Mecliste arif ol kelamı dinle
El iki söylerse sen bir söyle
Elinden geldikçe sen iy'lik eyle
Katı yükseklerde uçucu olma
El ariftir yoklar senin fendini
Dağıtırlar tuzağını bendini
Alçaklarda otur gözet kendini
Katı yükseklerde uçucu olma
Pir Sultan Abdal'ım sözüm başarır
Aşkın deryasını boydan aşırır
Seni bir mecliste hacil düşürür
Kötülerle konup göçücü olma
http://salimsaracer.blogspot.com/2011/07/dinle-sana-bir-nasihat-edeyim.html
Hatırdan gönülden geçici olma
Yiğidin başına bir hal gelirse
Onu yad ellere açıcı olma
Mecliste arif ol kelamı dinle
El iki söylerse sen bir söyle
Elinden geldikçe sen iy'lik eyle
Katı yükseklerde uçucu olma
El ariftir yoklar senin fendini
Dağıtırlar tuzağını bendini
Alçaklarda otur gözet kendini
Katı yükseklerde uçucu olma
Pir Sultan Abdal'ım sözüm başarır
Aşkın deryasını boydan aşırır
Seni bir mecliste hacil düşürür
Kötülerle konup göçücü olma
http://salimsaracer.blogspot.com/2011/07/dinle-sana-bir-nasihat-edeyim.html
19 Ekim 2011 Çarşamba
Yar Kasidi
Şehriyar 1 ediker18
Sen Yarimin gasidisen
Eyleş sene çay demişem
Hıyalını gönderipdi
Bes ki men ah vay demişem
Ah..geceler yatmamışam
Men sene lay lay demişem
Sen yatalı men gözüme
Ulduzları say demişem
Herkes sene ulduz deye
Özüm sene ay demişem
Senden sonra heyata men
Şirindise zay demişem
Her gözelden bir gül alıp
Sen gözele pay demişem
Senin gün tek batamağıvı
Ay batana tay demişem
Gah toyuvu yada salıp
Men deli nay nay demişem
Sonra yene yasa dalıp
Ağları hay hay demişem
Etek dolu derya kimi
Göz yaşıma çay demişem
Ömre süren men gere gün
Ah demişem..vay demişem
18 Ekim 2011 Salı
10 Ekim 2011 Pazartesi
“Aşk, muhabbet, dostluk gibi hususların cümlesi vefâya bağlıdır ve dâimâ vefâlı olan kimseyi arar. Bunlar, vefâsız bir gönle aslâ yaklaşmaz.
Kalem; «Vefânın karşılığı vefâ; cefânın karşılığı da cefâdır.» diye yazmış ve mürekkebi de kurumuştur.
Bir pâdişah, kendisine hâinlik eden kimse oğlu bile olsa onun başını gövdesinden ayırıverir. Fakat bir Hintli köle pâdişaha vefâ gösterirse, gönüller o köleye iltifatta bulunur, onu takdir eder… Onun gördüğü îtibârı, yüzlerce vezir göremez.
Köle de ne ki; eğer bir kapıda vefâlı olan köpek dahî olsa, sâhibinin gönlünde o köpeğe karşı yüzlerce râzılık, yüzlerce memnûniyet duygusu yeşerir; sâhibi o köpeği muhabbetle okşar…”
Hz. Mevlâna Celaleddin-i Rumî (k.s.)
Kalem; «Vefânın karşılığı vefâ; cefânın karşılığı da cefâdır.» diye yazmış ve mürekkebi de kurumuştur.
Bir pâdişah, kendisine hâinlik eden kimse oğlu bile olsa onun başını gövdesinden ayırıverir. Fakat bir Hintli köle pâdişaha vefâ gösterirse, gönüller o köleye iltifatta bulunur, onu takdir eder… Onun gördüğü îtibârı, yüzlerce vezir göremez.
Köle de ne ki; eğer bir kapıda vefâlı olan köpek dahî olsa, sâhibinin gönlünde o köpeğe karşı yüzlerce râzılık, yüzlerce memnûniyet duygusu yeşerir; sâhibi o köpeği muhabbetle okşar…”
Hz. Mevlâna Celaleddin-i Rumî (k.s.)
1 Ekim 2011 Cumartesi
Öyle ser-mestem ki idrâk etmezem dünyâ nedür
Öyle ser-mestem ki idrâk etmezem dünyâ nedür
Men kimem sâkî olan kimdür mey û sahbâ nedür
Gerçi cânândan dil-i şeydâ içün kâm isterem
Sorsa cânân bilmezem kâm-ı dil-i şeydâ nedür
Vasldan çün aşık-ı müstâğni eyler bir visal
Aşıka maşukdan her dem bu istiğnâ nedür
Hikmet-i dünyâ vü mâfiha bilen arif degül
Arif oldur bilmeye dünyâ vü mâfiha nedür
Ah u feryâdun Fuzûlî incidübdür âlemi
Ger belâ-yı ışk ile hoşnûd isen gavga nedür
-------
kâm : Far. k¥m a. (kâ:m) esk. 1. Dilek. 2. Zevk, mutluluk, tat
sermest : Far. ser + mest sf. esk. Sarhoş.
Sahba : Köken: Ar. Söyleyiş: (sahba:) Cinsiyet: Kız
1. Al, kızıl. 2. Şarap, özellikle kırmızı şarap.
şeyda : Far. şeydâ: deli; mecnun
Şeyda : Köken: Far. Söyleyiş: (şeyda:) Cinsiyet: Kız
Sevda nedeniyle aklını yitirmiş, çılgın.
Cinsiyet: Erkek
Sevda nedeniyle aklını yitirmiş, çılgın.
*istiğnâ:kendini uzak tutma, çekinme, nazlanma.
*Müstağni : Minnetsiz. tenezzül etmeyen. kanaatkar. nazlı davranan.
mâfiha : ahiret, öbür dünya.
20 Eylül 2011 Salı
Rubâiler'den
''Ne aşağıda, ne yukarıda olmayan ay, acaba nerededir? Ne bizsiz, ne de bizimle olan değerli nesne, nerededir? Sakın, orada, burada deme! Bütün alem onun kudretiyle, sanatıyla doludur. Ama gören nerede?''
(Rubailer/107)
Nomen'den
(Rubailer/107)
Nomen'den
1063. Dilersen akik ol, elmas ol! Dilersen kerpiç ol, taş ol!
Müstef'ilün, Müstef’ilün, Müstef'ilün, Müstef’ilün.
(c.V, 2134)
• Dünyada böyle bir ay, böyle büyük bir varlık olamaz. Ey gönül aksak yürü, inada kalkışma! Beni savaşla korkutuyorsun. Haydi savaş bakalım, savaş!
• Biz ebediyet şarabı içmiş, Hakk sevgisi ile mest olmuş kişileriz. Sen ise akıllısın, hünerlisin; tanınmak istiyorsun, şöhret peşinde koşuyorsun.
• Sevgilinin aşkı ile can ver! Bu varlık, benlik dövüşü aşksız çözülmez. Ey ruh, burada mest ol! Ey akıl, sen de burada topalla!
• Onun aşk ayranına düşmüşsün. Zâten sen onun aşkından doğmuşsun. Esirsen yüzlerce fersah ileriye koş; bu puttan, bu güzelden kurtulmana imkân yok. (Eski insanların kullandıkları "Fersah" mesafe, bugünün beş kilometrelik bir mesafesidir.)
• Mümin isen o seni aramadadır. Kâfir isen seni imana çağırmadadır. İstersen bu tarafa git, sıddık ol, doğru bir insan ol. İstersen o tarafa git, firenk ol, sapık ol!
• Gözün onun bağında bahçesinde kalmış. Kulağın onun tatlı sözlerinde. Sen onun gelirine, ihsanına dal, bal arısı gibi ol! Onun hurma fidanına sarıl, salkım salkım meyve ver! İnsanlara yararlı ol!
• Gökyüzünün beli bükülmüş, onun okuna yay olmuştur. Su onun emrine uymuş çağlayarak denize doğru koşmadadır. Doğru isen git bir eren ol! İnsanca doğru yürümesini bilmiyorsan, eğri büğrü gidiyorsan, yengeç ol!
• Onun yüce, geniş bir ülkesi var. Nasıl olursan, ne olursan ol sen ona lâzımsın. Dilersen akîk ol, la'l ol, elmas ol! Dilersen kerpiç ol, taş ol! O büyük ülkeye o da lâzım, bu da.
• Lâ'l isen de gel, taş isen de gel, onun belâ seline düş, yuvarlana yuvarlana onun "Ehâdiyyet" (=birlik) denizine doğru koş, koş da ilâhî aşkla çırpınıp duran aşk denizine misafir ol!
• Bu deniz Hızır(a.s.)'ın âb-ı hayatına benzer. Ne kadar içersen iç eksilmez. O denizin suyu eksilirse, senin gönlün de o zaman daralsın, senin canın sıkılsın.
Divan-ı Kebir den Seçmeler – Şefik Can – Cilt 3
(c.V, 2134)
• Dünyada böyle bir ay, böyle büyük bir varlık olamaz. Ey gönül aksak yürü, inada kalkışma! Beni savaşla korkutuyorsun. Haydi savaş bakalım, savaş!
• Biz ebediyet şarabı içmiş, Hakk sevgisi ile mest olmuş kişileriz. Sen ise akıllısın, hünerlisin; tanınmak istiyorsun, şöhret peşinde koşuyorsun.
• Sevgilinin aşkı ile can ver! Bu varlık, benlik dövüşü aşksız çözülmez. Ey ruh, burada mest ol! Ey akıl, sen de burada topalla!
• Onun aşk ayranına düşmüşsün. Zâten sen onun aşkından doğmuşsun. Esirsen yüzlerce fersah ileriye koş; bu puttan, bu güzelden kurtulmana imkân yok. (Eski insanların kullandıkları "Fersah" mesafe, bugünün beş kilometrelik bir mesafesidir.)
• Mümin isen o seni aramadadır. Kâfir isen seni imana çağırmadadır. İstersen bu tarafa git, sıddık ol, doğru bir insan ol. İstersen o tarafa git, firenk ol, sapık ol!
• Gözün onun bağında bahçesinde kalmış. Kulağın onun tatlı sözlerinde. Sen onun gelirine, ihsanına dal, bal arısı gibi ol! Onun hurma fidanına sarıl, salkım salkım meyve ver! İnsanlara yararlı ol!
• Gökyüzünün beli bükülmüş, onun okuna yay olmuştur. Su onun emrine uymuş çağlayarak denize doğru koşmadadır. Doğru isen git bir eren ol! İnsanca doğru yürümesini bilmiyorsan, eğri büğrü gidiyorsan, yengeç ol!
• Onun yüce, geniş bir ülkesi var. Nasıl olursan, ne olursan ol sen ona lâzımsın. Dilersen akîk ol, la'l ol, elmas ol! Dilersen kerpiç ol, taş ol! O büyük ülkeye o da lâzım, bu da.
• Lâ'l isen de gel, taş isen de gel, onun belâ seline düş, yuvarlana yuvarlana onun "Ehâdiyyet" (=birlik) denizine doğru koş, koş da ilâhî aşkla çırpınıp duran aşk denizine misafir ol!
• Bu deniz Hızır(a.s.)'ın âb-ı hayatına benzer. Ne kadar içersen iç eksilmez. O denizin suyu eksilirse, senin gönlün de o zaman daralsın, senin canın sıkılsın.
Divan-ı Kebir den Seçmeler – Şefik Can – Cilt 3
27 Ağustos 2011 Cumartesi
Can
Candır zorum
Candır derdim
Cana uzatmışım elimi
Mal tükenir, can tükenmez
Dostlar, canı bölüşelim
Ve ölüm kapıya gelende
Yağma olmuş bulsun canı
Bedri Rahmi Eyüboğlu
Bir tutam mavi sh.178
Candır derdim
Cana uzatmışım elimi
Mal tükenir, can tükenmez
Dostlar, canı bölüşelim
Ve ölüm kapıya gelende
Yağma olmuş bulsun canı
Bedri Rahmi Eyüboğlu
Bir tutam mavi sh.178
20 Ağustos 2011 Cumartesi
Derd-i Firakın İle Düşeli Sevdaya Mey'e
Derd-i firakın ile düşeli sevdaya mey'e
Müptelayım, deliyim, düşmüşüm esrarı-ney'e
Feleğin kahpe başında paralansın parası
Ben güzel sevmeye geldim, değil ekmek yemeye
Neyzen Tevfik
1039. Gönüldeki duyguların gönülde uzun zaman kalmaması gerekir.
Fâ'ilâtün, Fâ'ilâtün, Fâ'ilâtün, Fâ'ilât
(c. V, 2125)
• Bence mekândan, yâni bu dünyadan göçmek, yolculukların en hayırlısıdır. Çünkü mekânlar, mekânsızlık âleminin perdeleridir.
• Mekânlar, su gibidir, mekânsızlık ise, tatlı bir denizdir. Duru su, çukur yerlerdeki gölcüklerde durursa; bir yere akmasa, kokar, pislenir.
• Gönüldeki duyguların da gönülde uzun zaman kalmaması gerekir. Bu yüz dendir ki, duyguları, düşünceleri söyleyişte, anlayışta gönüI için bir boşalma bir ferahlık vardır. Bu hâl gönülde bulunan mahpus bir kuşun uçmasına benzer. Fakat, ey gönlümün kuşu gizlice uç; göz önünde apaçık uçma!
• Tavuklar avlunun içinde yeme doğru uçuşurlar, kuşlar kurtulmak içib havalanırlar, uçup giderler.
• Ey genç! Bu uçuşlar arasında fark vardır. Biri alçaklığa uçuş, öbürü cennetlere uçuştur.
• Bu iki uçuşta da, ilk önce bir zevk vardır. Fakat denenince, sıkıntılar başlatınca, aradaki fark meydana çıkar.
Divan-ı Kebir den Seçmeler – Şefik Can – Cilt 3
1 Ağustos 2011 Pazartesi
1015. Duayı tatlılaştır; dua, ağzımıza süt gibi, bal gibi tatlı gelsin!
Müstef'ilün, Fe'ûlün, Müstef'ilün, Fe'ûlün
(c. IV,203~)
• Önce, bizi adam et, aşka lâyık bir kişi haline getir! Sonra, bize şarap sun; kadehi durmadan döndür!..
• Ey can; bizden, bizim hizmetimizden ne çıkar? Mademki binayı sen kurdun, onu yine kendin tamamla!
• Bizim selâmet evimizi melâmet evi yaptın; melâmet evimizi de selâmet evi yap!
• Bu aşk yolu, sonsuzdur, uzundur! Onu, sonsuz lûtfunla kısalt, iki adımlık yol yap!
• Bizi, nefs-i emmâreye esir ettin fakat, kötülüğü emreden nefsin de emîri sensin; sen, bizi emîr yap da, onu bize kul et!
• Herkese ait olan lûtuflarını has kullarına nasip ettin! Bugün de, has kullarına ihsan ettiğin lûtufları herkese, bütün kullarına lûtfet!
• Her zerreye, lûtfunla, bir başka güneş ver; lûtuf ve ihsan güneşini, herkese tam olarak ver!
• Duayı bize tatlılaştır; dua, ağzımıza süt gibi, bal gibi tatlı gelsin! "Âmin!" diyene de lûtfet, onu herkesin iyiliğini ister bir hale getir!
Divan-ı Kebir den Seçmeler – Şefik Can – Cilt 3
(c. IV,203~)
• Önce, bizi adam et, aşka lâyık bir kişi haline getir! Sonra, bize şarap sun; kadehi durmadan döndür!..
• Ey can; bizden, bizim hizmetimizden ne çıkar? Mademki binayı sen kurdun, onu yine kendin tamamla!
• Bizim selâmet evimizi melâmet evi yaptın; melâmet evimizi de selâmet evi yap!
• Bu aşk yolu, sonsuzdur, uzundur! Onu, sonsuz lûtfunla kısalt, iki adımlık yol yap!
• Bizi, nefs-i emmâreye esir ettin fakat, kötülüğü emreden nefsin de emîri sensin; sen, bizi emîr yap da, onu bize kul et!
• Herkese ait olan lûtuflarını has kullarına nasip ettin! Bugün de, has kullarına ihsan ettiğin lûtufları herkese, bütün kullarına lûtfet!
• Her zerreye, lûtfunla, bir başka güneş ver; lûtuf ve ihsan güneşini, herkese tam olarak ver!
• Duayı bize tatlılaştır; dua, ağzımıza süt gibi, bal gibi tatlı gelsin! "Âmin!" diyene de lûtfet, onu herkesin iyiliğini ister bir hale getir!
Divan-ı Kebir den Seçmeler – Şefik Can – Cilt 3
29 Temmuz 2011 Cuma
ÜZÜLME
"Kaybolan Yusuf döner gelir Kenan'a;
Üzülme.
Bir gün döner hüzünler kulübesi gül bahçesine;
Üzülme.
Ey gamlı gönül;
İyileşirsin nasıl olsa.
Getirme aklına kötü şeyler.
Bu perişan başın da gelir hale yola,
Üzülme.
Ey güzel sesli bülbül;
devam edersen çimen tahtında kalmaya,
yine başına çiçekten güneşlik takarsın;
Üzülme.
Şu kısa ömrümüzde felek
dönmezse bir iki gün muradımızca,
gerçekleşmezse arzularımız,
devam etmez ya bu hep böyle;
üzülme.
Umutsuzluğa kapılırım deme!
Gayb âleminin sırlarını bilmiyorsun çünkü.
Perde arkasında,
nice gizli oyunlar var.
Üzülme.
Hey gönül;
söküp götürse de yokluk seli varlığımızı,
Üzülme.
Nuh gibi kaptanın var;
Üzülme.
Batarsa deve dikenleri her yanına
Giderken Kâbe yolunda
Üzülme.
Olsa da konak yerleri tehlikeli,
Olsa da menzilin uzak,
bitmeyen yol yok,
Üzülme.
Bir yanda dosttan ayrılığın acısı,
Bir yanda rakîbin rahatsız edişleri.
Biliyor bunların tümünü
halleri değiştiren Tanrı.
Üzülme.
Ey Hâfız,
Düşmüyorsa dilinden dua, Kur'ân,
Çekilmişken fakr köşesine, halvete,
gerçekleşecek arzuların;
Üzülme,
üzülme,
üzülme.
Üzülme.
Bir gün döner hüzünler kulübesi gül bahçesine;
Üzülme.
Ey gamlı gönül;
İyileşirsin nasıl olsa.
Getirme aklına kötü şeyler.
Bu perişan başın da gelir hale yola,
Üzülme.
Ey güzel sesli bülbül;
devam edersen çimen tahtında kalmaya,
yine başına çiçekten güneşlik takarsın;
Üzülme.
Şu kısa ömrümüzde felek
dönmezse bir iki gün muradımızca,
gerçekleşmezse arzularımız,
devam etmez ya bu hep böyle;
üzülme.
Umutsuzluğa kapılırım deme!
Gayb âleminin sırlarını bilmiyorsun çünkü.
Perde arkasında,
nice gizli oyunlar var.
Üzülme.
Hey gönül;
söküp götürse de yokluk seli varlığımızı,
Üzülme.
Nuh gibi kaptanın var;
Üzülme.
Batarsa deve dikenleri her yanına
Giderken Kâbe yolunda
Üzülme.
Olsa da konak yerleri tehlikeli,
Olsa da menzilin uzak,
bitmeyen yol yok,
Üzülme.
Bir yanda dosttan ayrılığın acısı,
Bir yanda rakîbin rahatsız edişleri.
Biliyor bunların tümünü
halleri değiştiren Tanrı.
Üzülme.
Ey Hâfız,
Düşmüyorsa dilinden dua, Kur'ân,
Çekilmişken fakr köşesine, halvete,
gerçekleşecek arzuların;
Üzülme,
üzülme,
üzülme.
14 Temmuz 2011 Perşembe
Küheylan
Uçurumun ağzından uçurum kıyısınca
Kamçıladığım bu at dört nala koşturuyor
Hava dar geldi bana göğsüme sığmaz oldu
Yudum yudum icime çekiyorum rüzgarı
Sanki kelle koltukta gidiyorum, coskuyla
Sanki gözlerim açık ölümcül bir yoldayım
Biraz yavaşlasa ya Dirense ya kamçıma
Keyifle yaşıyayım Şarkımı bitireyim
Uçurumun ağzında durabilseydi biraz
Doya doya su vermek isterdim küheylana
Şafakta, kar üstünde, dört nala bir kızakta
Fırtınaya kapılmış, gidiyorum ölüme
Acelem ne, yavaşça götür beni küheylan
Bu son yolculuğumda yol biraz uzun sürsün.
Yavaş ol küheylanım
Kamçıyı duymazdan gel
Keyifle yaşıyayım
Şarkımı bitireyim
Uçurumun ağzında durabilseydi biraz
Doya doya su vermek isterdim küheylana
Tanrı’yla buluşurken O’nu bekletmek olmaz
Şarkısı kin tutmasın ölüm meleklerinin
Ey küçük çam ağlama yolumun üzerinde
Yavaş götürsün diye atıma kızmıyorum.
Uçar gibi giidiyor
Sözümü dinlemiyor
Deli bir küheylan bu
Şarkım yarıda kaldı
Oysa o uçurumda biraz soluk almalı
Kana kana su içip durmalıydı küheylan.
© Nikolay Kopil + M.Ş.Onaran. Çeviri, ?
http://www.wysotsky.com/1055.htm?1
Kamçıladığım bu at dört nala koşturuyor
Hava dar geldi bana göğsüme sığmaz oldu
Yudum yudum icime çekiyorum rüzgarı
Sanki kelle koltukta gidiyorum, coskuyla
Sanki gözlerim açık ölümcül bir yoldayım
Biraz yavaşlasa ya Dirense ya kamçıma
Keyifle yaşıyayım Şarkımı bitireyim
Uçurumun ağzında durabilseydi biraz
Doya doya su vermek isterdim küheylana
Şafakta, kar üstünde, dört nala bir kızakta
Fırtınaya kapılmış, gidiyorum ölüme
Acelem ne, yavaşça götür beni küheylan
Bu son yolculuğumda yol biraz uzun sürsün.
Yavaş ol küheylanım
Kamçıyı duymazdan gel
Keyifle yaşıyayım
Şarkımı bitireyim
Uçurumun ağzında durabilseydi biraz
Doya doya su vermek isterdim küheylana
Tanrı’yla buluşurken O’nu bekletmek olmaz
Şarkısı kin tutmasın ölüm meleklerinin
Ey küçük çam ağlama yolumun üzerinde
Yavaş götürsün diye atıma kızmıyorum.
Uçar gibi giidiyor
Sözümü dinlemiyor
Deli bir küheylan bu
Şarkım yarıda kaldı
Oysa o uçurumda biraz soluk almalı
Kana kana su içip durmalıydı küheylan.
© Nikolay Kopil + M.Ş.Onaran. Çeviri, ?
http://www.wysotsky.com/1055.htm?1
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)